28 Haziran 2010 Pazartesi

Tiyatrocu, Bestekâr Sadeddin Kaynak’tan Ne Öğrenebilir ?

Türk Sanat Müziğinin büyük bestekârlarından Sadeddin Kaynak  1961 yılında vefat etti.
Yüzlerce eserin bestekârı  Kaynak , özellikle Mısır kökenli filmlere hazırladığı Türkçe şarkılarla , tiyatrocularımız için ilham verici bir örnektir.

Mısır’da yapılan Harun Reşit isimli film için müziğin değiştirilip değiştirilmemesi konusunda çıkan anlaşmazlık , özgün müzikli nüsha yanında Türk Müziği besteleri ile hazırlanacak nüshanın ayni anda halka gösterilmeye karar verilmesi ile çözülmüş.
Beyoğlu’nda ayni anda vizyona giren filmlerden  Türk Müziği besteli  şarkıları olan , Arap müzikli olanının 3 katı hasılat yapınca yeni bir yol açılmış ve Kaynak yaklaşık 80 filme 800’e yakın beste yapmış. O filmleri “yerli”leştirmiş.(Uyarlamış bir anlamda.)

21 Haziran 2010 Pazartesi

Sutra ve “Yeni” Oryantalizm

Aslında Sutra ile ilgili bir yazı planlamıyordum.
Bloglardan birinde önüme çıkan:
“Çıkışta kulak misafiri olduğum bir seyircimizin küçümseyerek söylediği en son şeydi "sutra": akrobasi gösterisi !  1500 yıllık bir manastırın ve yüzyıllardan günümüze damıtılarak gelmiş bir düşünce/inanç geleneğinin ve felsefenin meditasyona dönüşmüş şekliydi "sutra"da rahiplerin yaptıkları hareketler” cümlelerinde özetlenen görüşler , farklı yazılarda benzer şekilde karşıma çıkınca ; ve bu yorumun  pek çok kişi  tarafından paylaşıldığını görünce bu yazıyı yazdım.

Kendim de doğu inançlarına ilgi duyduğum ve anlamaya çalıştığım, üzerine çok okuduğum için bir batılı(!) tarafından yapılmış olan yukarıdaki tespite dikkatle yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü doğru gibi görünüyor ama içinde bir “labirent” barındırıyor.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Talimhane Tiyatrosu / Akbank Sanat - Piyano(la) : “Çehov Kolajı” ve İKSV’ye Sorular….

70’li yılları hatırladım .  İstanbul’daki  Tiyatro kadroları “dev” isimlerden oluşuyordu. O zamanlar sahnede görünen oyuncunun alkışlanması  adeti yaygın değildi . Ama oyuncu sahnede görününce salondaki  “dalgalanma” o alkıştan daha samimi idi.
 İKSV’nin Festival broşüründeki “Aralarında Tilbe Saran , Cüneyt Türel , Esra Bezen Bilgin ve Serhat Tutumluer’in yer aldığı zengin oyuncu kadrosuyla  Piyano , Cem Mansur’un müzikal direktörlüğüyle izleyicisiyle buluşuyor” ifadesini görünce karar verdim.
Son zamanlarda en ufak rolün bile bir büyük oyuncu tarafından oynandığı bir oyun seyretmeyi özlemiştim.  Piyano, bu beklentimin bir yere kadar karşılanabileceği  bir oyun olarak hayallerimi süsledi.
Tilbe Saran , Cüneyt Türel , Mehmet Birkiye, Serhat Tutumluer, Murat Karasu, Sükan Kahraman’ı ayni sahnede görmek hiç de yabana atılacak bir şans değil .
Güliz Gençoğlu,  Murat Garipağaoğlu, Deniz Celiloğlu, Bekir Çiçekdemir, Özer Arslan…
Ve   sahnedeki  ışığı ile  pek çok deneyimli oyuncuya fark atacak kadar etkileyici  Esra Bezen Bilgin…
Ve de “Müzik Direktörü” , Cem Mansur…
Hepsi ,  hem de bir Çehov oyununda bir arada..
Tiyatrosever için bir şans değil midir ?
Hem Akbank Sanat hem de İKSV  “taahhüt etmişse”…

10 Haziran 2010 Perşembe

“Hamam”da Fırtına (Shakespeare) - Tiyatro Grup

Fırtına , Shakespeare’in (1564-1616) sahneye veda oyunu değil . 1611 tarihli bu oyundan sonra 3 oyunda daha isminin geçtiği belirtiliyor. Ama oyun, Prospero’nun -veda ediş gibi- şu “konuşma”sı ile bitiyor (Bu satırları bana daha anlamlı gelen ve Haldun Derin tarafından yapılan 1944 çevirisinden aldım) (Özellikle “tirat” demiyorum)

“EPİLOG - Son Söz

Prospero : Olanlar oldu artık. Kendi kuvvetimle kaldım. O da devede kulak. Beni burada alıkoymak yahut da Napoli’ye yollamak mürüvvetinize bağlı. Dukalığımı geri aldım , suçluyu bağışladım. Bu çıplak adada büyülenip kalmayayım. Gönül almasını bilen ellerinizle bağlarımı çözün. İltifat saçan sesleriniz, yelkenlerimi doldursun. O zaman tasarladığım oldu demektir. Kaygım , sizleri memnun etmekti yalnız. Perilerimle sanatımla bunu başaramadımsa sonum hayal kırıklığıdır. Olmazsa yalvarıp yakarıp işin içinden çıkayım. Dua öyle tesellidir ki rahmetin bile gönlünü eder,her kusuru affettirir. Sizler kendi suçlarınız için nasıl mağfiret umuyorsanız beni de bağışlayın , günahlarımdan sıyrılayım.”

7 Haziran 2010 Pazartesi

Ders gibi Goldoni Sahnelemesi : Tatil Üçlemesi - Teatri Uniti ve Piccolo Teatro di Milano

17.Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin programında 2 gün yer alan Goldoni’nin Tatil Üçlemesi’nin ilk akşamki gösterisinde , anons yapıldığı için öndeki yerleri “doldurduk”. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde merdiven önündeki “prestij” bölümü yarı yarıya “boş” olunca biz de 2.sıraya terfi ettik!

Yaklaşık 175 dakika süren oyunun ilk yarısında yanımızda oturan tv dizisi oyuncularını ikinci yarıda yanımızda bulamadık . Sanırım çok önde oldukları için arkaya gittiler (?) Oyunu(dersi) yarıda bırakmış olacak değiller ya !

Oyun ile ilgili düşüncelerimin özeti şu : “Ders gibi Goldoni sahnelemesi ”

3 Haziran 2010 Perşembe

Tadashi Suzuki’nin Elektra’sının Düşün-dürttüğü

17.Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahneye çıkan Suzuki’nin Elektra’sını beğendim.

Bu giriş cümlesi yazının tümünden “çıkarılabilecek” yanlış okumaların önünü kesmek içindir.

Ülkemizde üzerine yazılmış makalesi , araştırması , söyleşisi “az” ; “uzman”ı ve “beğenen”i ÇOK olan Tadashi Suzuki hakkında “haddimi aşarak”(kime göre?) belirteceğim görüşler üzerine fikir beyan edeceklere önceden haber vermek gerekiyor.

Sanırım beğenenler, beğenmeyen biri çıkıp düşüncelerini yazdığında bunu kendilerine “hakaret” olarak algılıyorlar. “Benim beğendiğimi nasıl beğenmezsin !” durumu ortaya çıkıyor.